Minor changes, great strides!

9 Nisan 2016 Cumartesi

Diyet ürün ve diyabetik ürün farkı nedir?

Günümüzde,Diyet’ ürünler ile ‘diyabetik’ ürünler sıklıkla karıştırılmaktadır.

Ø Diyet ürün; toplam enerjisi %25 azaltılmış, posa(lif) içeriği arttırılmış ürün demek iken

Ø Diyabetik ürün; sadece şeker yerine tatlandırıcı (aspartam,sorbitol,sükraloz vb.) kullanılarak hazırlanan üründür. Amaç kan şekerini yükseltmemektir.

Ø Diyet yapan bireylerin diyabetik ürünler kullanması gerekmez.

Ø Diyabetik ürünlerde şeker yerine tatlandırıcı kullanıldığından, kaybedilen tadı ve aromayı sağlamak için daha fazla YAĞ kullanılabilir. Bu durumda diyabetik ürün kullanan bir kişi, şeker tüketmemiş olur fakat normalde alacağından DAHA FAZLA YAĞ almış olur.

Ø  Yani diyabetik ürünler KALORİSİ AZALTILMIŞ ÜRÜNLER DEĞİLLERDİR.


Ø Aynı şekilde, diyet ürünler de şeker içerme olasılığı olduğu için diyabetik bireyler tarafından bilinçsizce tüketilmemelidir.

  
                                                                                            Sağlıklı  Günler Dilerim.. :)

28 Mart 2016 Pazartesi

Bir Çay Hikayesi..
Öyle çok çay seven bir toplumuz ki.. Yemeklerden sonra MUTLAKA çay olmalı. Hatta bir restorana gittiğiniz zaman dikkat edin, yemekten hemen sonra çay ister misiniz diye soruyolarlar. Neden kahve değil de çay? Çok duymuşumdur, çay içmezsem başım ağrıyor, odaklanamıyorum, bir şeyler eksik gibi sanki diyenleri .. Kültürümüz o kadar güzel ki çayın hikayesi  çok öncelere dayanıyor. Çay ilk defa Milattan Önce 2737 yılında, Çin İmparatoru Shen Nung tarafından, kaynayan suya çay yapraklarının düşmesi sonucu, tesadüfen bulunmuştur. Kaynayan suda oluşan farklı renkteki karışımın aroması ve tadı beğenilmiş, önce Çin’e, oradan da tüm dünyaya yayılmıştır. Çay bitkisinden ticari kullanıma uygun, temel olarak 3 çeşit çay üretmektedir. Bunlardan yeşil çay fermantasyona uğramadan, oolong çayı yarı fermante edilerek ve siyah çay tam fermantasyonla elde edilmektedir.
Çayın lezzetinin yanında birçok araştırmalar yapılmış ve bilim çevreleri  çayın tedavi edici etkisini tekrar keşfetmişler. Hem yeşil hem de siyah çayın her yaş grubu için başta koroner kalp hastalıkları (KKH), inme, kalp damar hastalıkları (KDH), hipertansiyon, mide ve kolerektal gibi çeşitli kanser türleri olmak üzere, artirit, antiviral ve antiinflamatuar hastalıklara karşı koruyucu ve kemik yoğunluğunu düzenleyici, etkileri yapılan araştırmalarla gösterilmiştir.

Yeşil Çay
Yeşil çayın antioksidan, antiinflamatuar, antikanserojenik, antiobezite, kolesterolü düşürücü, damar sertliğini önleyici, antidiyabetik, antiviral ve yaşlanmayı geciktirici, ağız sağlığını koruyucu etkilere sahip olduğu bildirilmiştir.
Alzheimer ve parkinson gibi nöronal hastalıklara karşı koruyucu etki gösterebileceği, bakteriyel ve viral enfeksiyonları önleyebileceği, gastrik, mide ve on iki parmak bağırsak ülseri gibi hastalıklara neden olan H. pylori'nin gelişimini de engelleyebileceği araştırmalarla bildirilmiştir.

Siyah Çay
LDL (düşük yoğunluklu lipoprotein) ve toplam kolesterol düzeyini azaltarak koroner kalp hastalıkları riskini azalttığı parkinson hastalığına yakalanma riskini ve hayvan modelleriyle yapılan çalışmalarda bazı kanser tiplerini (deri, akciğer, sindirim sistemi) önleyebileceği bildirilmiştir.

Oolong Çay
Oolong çay ise antioksidan, antikanserojen, antialerjik, diyabeti, obeziteyi, ateroskleroz ve kalp hastalıklarını önleyici özellikleri bildirilmiştir. Oolong çayın kanser, obezite, ateroskleroz ve kalp hastalığı, diyabet ve alerji önleyici etkiye sahip olduğu da rapor edilmiştir.

Peki Beyaz Çay????
Çay çeşitleri arasında en bilinmeyeni beyaz çaydır. Beyaz çay en az üretilen ve en yüksek düzeyde antioksidan içeren çay çeşidi olarak bilinmektedir. Beyaz çay, dünyanın en nadide ve en pahalı çayıdır.
Oregon State Universitesi Ulusal Kanser Enstitüsü araştırmacılarına göre; ‘Beyaz çay daha yüksek polifenol içermektedir. Bu da beyaz çayın kanserle mücadeleki potensiyel  gücünü artırmaktadır. Beyaz çay aslında insanları kansere karşı koruyucu bir görevde üstlenmektedir.’
American society for microbiology araştırmacılarına göre; ‘Beyaz çayın kanser önleyici, düşük kolesterol,düşük kan basıncı, kalp koruyucu,antidiyabetik, kemik ve ağız sağlığı üzerinde olumlu etkileri vardır.’

Yeşil ve beyaz çay gibi bugünlerde popüler olarak tüketilen bitki çaylarının sizce zayıflamaya etkisi var mı ?
Kilo vermek isteyen insanların doğal ve bitkisel ürünlere olan ilgisi gün geçtikçe artmaktadır. Çay, özellikle yeşil çay, bu tür bir bitkidir. Yapılan bir çalışmada siyah, yeşil ve oolong çay yaprakları ile beslenen sıçanların ağırlıklarında, plazma trigliserit, kolesterol ve LDL kolesterollerinde anlamlı bir düşüş bulunmuştur.
Yeşil çayın anti-obezite etkisini araştıran bir fare çalışmasında, diyetlerine 4 ay boyunca, % 1- 4 arası yeşil çay eklenen dişi farelerin besin alımında, vücut ağırlığı kazanımında ve yağ dokusu toplanmasında istatistiksel olarak anlamlı farklar bulunmuştur. Ayrıca bu farelerin kolesterol ve trigliserit düzeyleri de düşük bulunmuştur. Çalışmanın en ilginç sonucu ise yeşil çayın kilo vermeye doğrudan etkisinin olduğunu gösterebilecek serum leptin düzeylerindeki azalmadır.
Bu çalışmalar ışığında kilo vermeye yardımcı fakat sadece bunu içersem kilo verebilirim diye bir şey yok maalesef. Dengeli ve düzenli bir şekilde beslenip bu tür çayları da zamanında ve miktarında tüketirsek zayıflamamıza  yardımcı olacaklardır.

 Günlük çay tüketim miktarı ve uygun alım şekli nasıl olmalıdır ??
Reimertz’in tarifine göre ideal bir demlemede su çok önemlidir. Su çabucak kaynatılmalı (yeşil çay için azami 70-80 C) oksijen kaybını engellemek için kaynama süresi on saniyeyi geçmemelidir.
Demliğe su eklenir 3-5 dakika arası demlenir. Reimertz’e göre ideal demleme süresi çayın rengi ile belirlenir ancak 2,5 dakika demlenen çay uyarıcı, 5 dakika demlenen çay sakinleştirici etki yapar.
Günde 4 fincan veya daha az çayın yeterli olmadığını, toplam yağı, tuzu azaltılmış, yeterli sebze ve meyve içeren, kepekli tahılların kullanımı ile çözünür- çözünmez posa içeriği daha uygun hale getirilmiş, sağlıklı beslenme alışkanlıkları ile birlikte tüketilecek günde 5- 6 fincan çayın kronik hastalık risklerinin azaltılmasına yardımcı olacağı belirtilmektedir. Yetişkinleri için önerilen sıvı tüketiminin 2.5 L olduğu düşünülürse bunun 0.9- 1.4 L’sinin çaydan alınması önerilmektedir.

En az 1 yıl boyunca günde 120 ml veya daha fazla yeşil veya oolong çay tüketiminin hipertansiyon gelişme riskini önemli ölçüde azalttığını rapor etmiştir. Günde 3 ile 6 fincan arasında siyah çay alımının, koroner kalp hastalığı riskini azalttığı belirtilmiştir.


                                                                                         Sağlıklı Günler Dilerim.. :)

5 Temmuz 2015 Pazar

'Bitter Çikolata'

Bitter çikolata sevmeyen var mı? Desem, eminim ki birçok kişi sevmediğini söyleyecektir. Kendi adıma söylemeliyim ki, bitter çikolata hayranı bir diyetisyenim. Genellikle ağızda hafif bir acı tat oluşturmasından dolayı pek tercih edilmez. Ama aslında tercih etmek için çok fazla sebep var. Bugün bu yazıda gelin birlikte bitter çikolatanın yararlarına bakalım. Tercihi siz yapın.. J
Çikolatalara genel olarak bakacak olursak;  çikolatalar temelde siyah (bitter), beyaz ve sütlü olarak üç grupta toplanırlar ve içlerinde en yoğun kakao bulunduranı ise siyah çikolatadır. Bunların dışında, çikolatalı şekerlemeler de mevcuttur. Ancak fazlasıyla yağ, şeker ve kimyasallar içerirler ve sağlığımız için pek de olumlu etki yaratmayabilir.

Bitter Çikolatanın Glisemik İndeksi Düşüktür!

Bitter çikolata glisemik indeksi düşük olan bir besindir. Glisemik indeksi düşük olan besinler kan şekerinin hızlı yükseltmeyen besinlerdir. Ayrıca araştırmalar, kakaoda bulunan flavonoidlerin insülin duyarlılığını geliştirdiklerine ilişkin anlamlı sonuçlar vermiştir.

Bitter Çikolata Kalp Dostudur!

Kakao içinde bulunan bakır ve magnezyum da kalp sağlığı için önemli minerallerdir ve kan basıncını düzenlemeye yardımcı olurlar. Yapılan bir araştırma da kakao yiyenlerin 15 yıllık süre boyunca kalp hastalıklarından ölüm oranının %50 azaldığı görüldü. Bunun nedeni bitter çikolatanın çok yüksek antioksidan barındırmasından kaynaklıdır.

Kötü Kolesterolü(LDL) Düşürür!

Bir araştırmaya göre polifenol zengini olan siyah çikolatalanın kötü kolesterolü (LDL)%10 düşürdüğü görülmüştür.

 Kan Basıncını Düşürür!

Araştırmalar haftada 2-3 kez tüketilen az miktardaki siyah çikolatanın kan basıncını düşürmede etkili olduğunu göstermektedir.

Antioksidan Deposudur!

Antioksidandan daha öncede bahsetmiştim. Hücreleri serbest radikallerden koruyan maddelerdir. Antioksidan miktarı en fazla olan besinlerden biri kakaodur. Bitter çikolatada kakaodan zengin olduğu için antioksidan hücreleri serbest radikallerin hasarından koruyarak sizi kanserden, kalp hastalıklarından uzak tutar, yaşlanmayı geciktirir.

Bilişsel Fonksiyonlar İçin Önemli!

Bir çalışmada 8 hafta boyunca 90 tane yaşlı ve hafıza problemleri olan kişiye farklı miktarlarda kakao flavanolleri içeren besinler verilmiş ve kakao flavanolleri en fazla verilen gruptakilerin bilişsel fonksiyonlarında en yüksek seviyede iyileşme tespit edilmiştir.

Güneş Işınlarından Korur!

Güneşten gelen ışınlar zamanla cildimize zarar verir. Özellikle yaz aylarında güneşe çok maruz kalırız. Bu da cildi yaşlandırır, kırışıklıklara neden olur. Cilt kanserine bile neden olabilir. Bitter çikolatada bulunan flavanoller cildi güneş ışınlarına karşı korur. Özellikle yaz aylarında belli ölçilerde tüketilmesini öneriyoruz.

Beyin Fonksiyonlarını Artırır!

Çikolata phenethylamine (PEA) içerir. Phenethylamine ise sinir sistemini uyarır, bazı salgıların salınmasını tetikler, ağrıları dindirir ve insanın kendini iyi hissetmesini sağlar. PEA aynı zamanda ‘aşık olduğunuzda’ da üretilir. Endorfin salgılanmasını artırır. Bu salgı, mutluluk duygusu duymamızı sağlar. Bitter çikolata beyine giden kan akşını artırarak beyin fonksiyonlarını artırır. Aynı zamanda felç riskini de azaltır.

Migren Hastaları Dikkat!

Migren hastalarına çikolatanın yarardan çok zarar getireceği, çünkü migren hastalarının  bir enzim yetersizliği çektiği ve çikolatanın damarları açarak bu enzimin daha çok tüketilmesine yol açtığı bulunmuştur.

Hangi Bitter Çikolatayı Tüketmeliyim?

Piyasada birçok bitter çikolata çeşidi var. Peki bitter çikolata alırken etiket okuyor muyuz? Hangi çeşidini tüketmeliyiz? Özellikle kakao oranı yüksek bitter çikolata bizim için çok önemli. İlk dikkat edeceğiniz şey, kakao yüzdesi olmalıdır. İçeriğinde en az %60 kakao içeren ve güvenilir markaların ürünlerini tüketmelisiniz. %70 ve üzeri olanlar elbette çok daha iyi ama piyasada bu yoğunlukta kakao içeren siyah çikolata bulmak oldukça güç. Sütlü ve beyaz çikolatalarda kakao yüzdesi düşük olduğu için bu yukarda saydığım faydaları ne yazık ki alamıyoruz. Kakaoyu doğal olarak tüketmekte de fayda var.

Ne Kadar Tüketmeliyim?

Haftada 2-3 kez 30-60 gram kadar tüketmeniz sağlığınız için olumlu sonuçlar doğuracaktır. Ancak bazı kişiler bununla yetinmeyip, bağımlı hale gelip çok tüketebiliyor. İşte o zaman, sayılan tüm bu avantajların yanında, yüksek şeker ve yağ içeriğiyle şişmanlığa ve bir çok hastalığa davetiye çıkarıyor. Bu yüzden ölçülü tüketmekte, eğer kendinize hakim olamayacaksanız çikolata tüketimini tamamen kesmeniz doğru olacaktır.
Sonuç olarak, çikolatanın olumlu yanlarını akılda bulundurmak ancak çikolata konusunda fazla aşırıya kaçmamak gereklidir. Ölçüye dikkat ediniz.. J

                                                                                                Sağlıklı Günler Dilerim.. J

1 Temmuz 2015 Çarşamba

Bir Kahve?

Kahvenin en çok sevdiğim yanı içerken birlikte yapılan sohbetleridir, öyle içten öyle samimidir ki konuştukça konuşasınız gelir.” Bir kahve yapayım da uzun uzun konuşalım.” Çok klasiktir ama onun tadı farklıdır gerçekten.. Kahve kültürü öyle yerleşmiştir ki sadece sohbet ederken değil, ya da herhangi bir öğle saatinde değil günün her saatinde her yemekten sonra tüketilir. Eskiler daha iyi bilir ve kahvenin aslını içerler, sade kahve dediğimiz filtre kahveler özellikle.. Genç kesimin kahveye olan ilgisi daha çok aromalı olanlarıdır. J  Kahve’nin o harika kokusu bile sakinleştirici ve keyif verici özelliğe sahip! Peki bakalım kahve vücudumuz için ne derece sağlıklı?
Kahve, kafein haricinde yaklaşık 400 kimyasal, eser miktarda antioksidan ve niasin içerir. Ayrıca mineraller, tanen ve karamelize olmuş şeker içerir. Kahvenin kendisi kalori içermez ancak süt, krema ve şeker eklemesiyle kalorisi katlanır.

Antioksidan deposudur kahve!

Yeşil çayın, bazı meyvelerin antioksidan içeriği pek çok kişi tarafından bilinir fakat kahvenin de antioksidandan zengin olduğu bilgisi malesef çok yaygın değildir. Kahve, antioksidan içeriği en yüksek yüzdeye sahip besinlerden birisidir. Detoks etkisi yapar, arınmayı sağlar.

Kas ve Sinir Sistemini Uyarıcı Etkisi!

Kafeinin kas ve sinir sistemini uyarıcı etkisi vardır. Dolayısıyla kişiyi daha uyanık ve dikkatli duruma getirdiği söylenebilir.

 Metabolik Hızı Arttırıcı Gücü!

Kafein, metabolik hız üzerinde de etkilidir. Vücutta yağ yıkımını hızlandırır. Kafein yağ hücresini küçülmekte ve metobolik hız üzerindeki etkisiyle de kilo kaybına yardımcı olmaktadır.

Yaşlı Bireylerde Çok Etkili!

Kahve, yaşlı bireylerin daha hızlı düşünmesine sağlamakta ve hatırlama yeteneğinin artmasına yardımcı olmaktadır. 80 yaşın üstünde bulunan bayanlar üstünde yapılan çalışmada, önceden kahve tüketimi olanların mental fonksiyon testlerinde daha iyi performans gösterdikleri, küçük çapta yapılan bir başka araştırmaya göre ise günde 3 fincan kahve tüketmenin Alzheimer hastalığı gelişim riskini %60 oranında azalttığı bulunmuştur.

Diyabet(Şeker Hastalığı) Hastaları Dikkat!

Yapılan bir araştırmaya göre, günlük içilen her bir fincan kahvenin Tip 2 DM riskini %7 oranında azaltıcı etki gösterdiğini bildirmiştir. Ayrıca şeker ile tatlandırılmış 1 porsiyon içeceğin 1 kupa ( 275 mL) kahve ile değiştirilmesi sonucu Tip 2 DM riskinin %17 azaldığı bulunmuştur. Ayrıca kahvenin insülin direnci ve bozulmuş glikoz toleransı üzerine de olumlu etkileri vardır.

Kanser Hastaları Dikkat!

Kanser üzerinde yapılan çalışmalar yeterli olmamasına karşın, yeni bir araştırmaya göre; gün içerisinde 3 bardak kahve tüketimi, karaciğer kanserine yakalanma riskini ortalama % 50 oranında azaltmaktadır. Yine cilt kanseri, meme kanseri, kalın bağırsak ve rektum kanserini önleyici etkileri yapılan çalışmalarda görülmüştür.

Karaciğer Yağlanması Olan Bireyler Dikkat!

Yayınlanmış bilimsel bir çalışmaya göre; günde en az 1 kupa kahve içen kişilerin karaciğer sirozuna yakalanma olasılığının % 20 daha az olduğunu ortaya koymuştur.

Fazla Alıma Dikkat!

1.      Uyku Düzensizliği!

Devamlı kafein alan bireylerde uyku problemleri görülebilir. Kişiler kafeine alışkanlık yapacakları için kahve içmezlerse eğer huzursuzluk, baş ağrısı gibi durumlardan şikayetçi olabilirler.

2.      Mide Rahatsızlığı Olanlar!

Kahvenin etken maddesi olan kafein mide salgısının aşırı artmasına sebep olur ve mide dokusu zayıf olan bireylerde ülser riskinin artmasına sebep olabilir. Bu nedenle mide rahatsızlığı olan kişilerin kahve tüketirken dikkatli olması gerekmektedir.


3.      İdrara Çıkışı Artırır!

Kahvenin aynı çay gibi diüretik etkisi vardır. Çok tüketildiği takdirde bu etkiyi gösterecektir. Ayrıca aşırı kafein alımını idrarla kalsiyum atımını da artırır. Yaşlı bireylerde zaten kemik erimesi gibi sorunlar görüldüğü için daha dikkatli tüketilmesi gerekmektedir. Vücuttaki kalsiyum dengesinin bozulmasına neden olduğu için özellikle yaşlı kişilerin kahve tüketirken daha dikkatli olmaları gerekmektedir. Eğer böyle bir tüketim şekli varsa kalsiyumdan zengin beslenilmesi gerekir.

4.      Gebe kalmayı etkiliyor!

Yapılan birçok çalışmada, günde 300 mg dan daha fazla kafein alımının gebe kalmayı geciktirdiğini bulunmuştur. Günde üç fincan veya daha fazla kahve içmek, kadının doğurganlık oranını azaltabiliyor. Çünkü aşırı miktarda kafein tüketimi yumurtlamayı olumsuz etkiliyor.

5.      Kalp problemlerine yol açabilir!

Kafein, kan basıncında ani değişikliklere neden olur. Bazı hassas kişiler bunu tolere edemeyebilir. Kalp aritmisini artırır. Kalp çarpıntısına, düzensiz kalp atışlarına neden alabilir.

6.      Kahveyi yemeklerin hemen üzerine içmeyin!

Kahveyi yemeklerin hemen üzerine içmek, içerdikleri tanenler nedeniyle demir emilimini de engelliyor. Bu göz önünde bulundurularak kahveyi; yemeklerden 1.5-2 saat sonra içmek daha doğru olacaktır. 

Ne kadar tüketilmeli?

Günlük alınabilecek maksimum kafein için; kahve tüketiminizi günlük 2-3 fincanla sınırlı tutmanız sağlık için yararlı olacaktır. Kafeinsiz kahve tüketiyorsanız bu ölçü biraz daha arttırılabilir. Günlük kafein alımı 300 mg’dan az olmalıdır. Kilo kontrolü için; kahvenizi şekersiz tercih etmelisiniz. Böylece fazladan kalori almaktan da kurtulmuş olursunuz. Kahvenize süt ekleyerek tüketebilirsiniz. Bu şekilde hazırladığınız protein kalitesi yüksek, tok tutan ve kalsiyumdan zengin süt katılmış kahvenizi ara öğünlerde tercih edebilirsiniz. Kahvenin, kan şekerini dengeleme özelliği de bulunduğundan sağlıklı bir ara öğün alternatifidir.

ÖNEMLİ!

Çocuklar, yetişkinlerin tüketebileceği kafein miktarının en fazla ¼ kadarını tüketmeli, daha fazlasına izin verilmemelidir. Kafeinin yararlarından bahsettim, ama kafein sadece kahve de değil aynı zamanda kolada, çayda, bitter çikolatada kafein bulunmaktadır. Mesela kolada kafeinin yanı sıra gazlı bir içecek olması, şeker ve gıda katkı maddelerini içerir. Mümkünse kafein alımını çay, kahve ve az miktarda bitter çikolatadan karşılanmalı, kola gibi içecekler tercih edilmemelidir.
Kafeininde belli miktarda alımı yarar, fazlası ise zarara neden olmaktadır. Bu yüzden özellikle kahve tüketmeye düşkün bir toplum olarak daha temkinli olunmalı, tüketim zamanı ve miktarı konusunda dikkatli davranmalıyız.

                                                   Güzel sohbetler eşliğinde kahve tüketilen günler dilerim.. J

29 Haziran 2015 Pazartesi

Yazın Güzelliklerinden "Dondurma"

Yaz ayının geldiğini her ne kadar soğuklardan dolayı fark edemesek te yaz aylarında  dondurma sevilerek en çok tükettiğimiz tatlılar arasındadır. En çok serinletici olması cezbeder insanı.. Ramazan ayında olduğumuz şu günlerde evlerde hep bir gelenek vardır, yemekten sonra tatlı.. J Midemizi çok yormamak adına şerbetli tatlılar yerine dondurmayı tercih etmek daha sağlıklı olacaktır. Özellikle diyet yapanlar için en çok sorulan sorular;  Dondurma yesem diyetim bozulur mu? Meyveli olanını mı yoksa çikolata vb. olanları mı tercih etsem? Light dondurma mı yesem? Bu tür sorularla çok karşı karşıya kalırız. Yaz ayının gelmesiyle çok kafa karışıklığı yaşarız. Gelin o zaman bu sorularınıza bu yazıda cevap bulalım. J

 Dondurmanın Besin Değeri Yüksektir!

 Yeterli ve dengeli beslenme için her gün tüketilmesi gereken süt ve süt ürünleri grubunda yer alan dondurma; protein, karbonhidrat ve yağın yanı sıra A, B, C, D, E vitaminleri, kalsiyum, fosfor, magnezyum, sodyum, potasyum, demir ve çinko gibi mineralleri içerir. Diğer tatlılarla karşılaştırıldığında daha besleyici bir seçimdir. Dondurmanın kalori değerini, un ve şekerden yapılan diğer hamurlu tatlılara oranla çok daha düşüktür. 100 gram sütlü dondurma yaklaşık 190 kalori içerir. Normal bir külah ise yaklaşık 20 kaloridir. 2 top dondurma 1 porsiyon meyve değişimine eş değerdir.   

Dondurma Diyetimi Bozar Mı?

Eğer yeterli ve dengeli beslenip spor yapmaya özen gösteriyorsanız dondurma yemenizde hiçbir sakınca yoktur.  Tatlılar arasında en masum olanıdır. Özellikle tatlı krizlerinde tüketmek için birebirdir. Haftada 2-3 kez tüketilebilir. Önemli olan kişiye özel olarak miktarının ayarlanması ve ona göre diyete konmasıdır.

Meyveli Olanını mı Yoksa Çikolata vb. Olanları mı Tercih Etsem?

Günümüzde tüketebilirliği artırmak açısından çeşit çeşit dondurmalar üretilmektedir. Özellikle sade dondurma Kahramanmaraş’ın ülkemize güzel bir hediyesidir. Meyveli ve sütlü olanlar daha az kaloriye daha düşük yağa sahiptirler. Bunun seçimi size kalıyor tabi ki..J  

Light Dondurma mı Yesem?

Eğer kilo kontrolüne önem veriyorsanız light dondurmayı tercih edebilirsiniz. Böylece yağı ve şekeri azaltılmış, kalorisi daha az bir dondurma yemiş olursunuz. Fakat nasıl olsa light dondurma yiyorum diye üzerine karamel, krema, fındık, fıstık parçacıkları ilave ettirirseniz kalorisini arttırmış olursunuz.

Çocuklar İçin Önemli Bir Besin Kaynağıdır!

Yoğun süt içeriği nedeniyle çocuklar için önemli bir besin kaynağıdır. Büyüme ve gelişmesine destek olmaktadır. Özellikle süt ile kıyaslandığında besin ögeleri ve enerji bakımından daha zengin bir besin kaynağıdır. Dondurmanın  100 gr daki kalsiyum sütten daha fazladır. Bu nedenle yaz aylarında çocukların kalsiyum gereksinmelerini, özellikle kemik gelişimleri açısından dondurmayla karşılanabilir.

Peki Tüketirken Nelere Dikkat Etmeliyiz?

Dondurmanın besin değeri açısından çok değerli bir besin olduğunu söyledik. Peki bu güzelliğe karşın dikkat etmemiz gereken şeyler neler? Evet, çok besleyici diyerek yeriz ama birden bu yediğimiz dondurma yaşamı ciddi etkileyebilir. Dikkat edilmesi gereken en önemli husus, sağlıklı ve hijyenik şartlarda hazırlanmış dondurmanın tüketilmesidir. Bunun için de dondurmanın pastörize sütten yapılması ve hijyenik koşullarda üretilmesi çok önemlidir. Süt, mikroorganizmaların üremesi için çok iyi bir ortamdır. Sağlıksız koşullarda üretilen dondurmada bakteriler kolaylıkla üreyebilir ve zevkle yediğimiz dondurma sağlığı bozucu hale gelebilir. Bu nedenle özellikle açıkta satılan dondurmalar ve buzlu içecekler satın alınırken dikkatli olunmalı, güvenilir olmayan yerlerden, sokak satıcılarından dondurma satın alınmamalıdır. Paketlemiş ve etiketlenmiş dondurmaların bulunduğu soğutucuların, yeterli soğuklukta ve çalışıyor olması da göz ardı edilmemelidir. Üretim sırasında Gıda Kodeksine uygun olan katkı ve renk vericilerin kullanılması, paketleme ve etiketlemelerin titizlikle yapılmış olması, üretim sonrası dağıtımda da soğuk zincire uyulması büyük önem taşımaktadır.  Bunlara dikkat edersek dondurmayı güvenli bir şekilde tüketebiliriz. Hem sağlığımız için yararlı olacak hemde iyi bir tatlı seçimi olacaktır.. J

                                                                                                          Sağlıklı Günler Dilerim.. J

28 Haziran 2015 Pazar

Yaşam Kaynağı "SU"

Hiç düşündünüz mü? Su neden insan yaşamı için bu kadar önemli? Su insan yaşamı için oksijenden sonra gelen en önemli ögedir. Oksijen alımı durursa ölürüz, aynı şekilde su içmediğimiz zaman ise ancak birkaç gün dayanabiliriz. Yetişkin bir insan besin almadan bedenindeki karbonhidrat ve yağın tümünü, proteinin yarısını, suyun ise %10’unu yitirdiğinde yaşamı tehlikeye girer. Bedende ki su miktarının %20 eksilmesi ölümle sonuçlanır. Peki suyun yararlarına genel olarak bir bakarsak;


Suyun Başlıca İşlevleri
ü  Ağızda besinin çiğnenerek yemek borusundan akabilir duruma gelmesi
ü  Midede sıvılaşması, sindirimin başlaması, ince bağırdakta sindirimin sürdürülmesi, sindirilmeyen ögelerin kalın bağırsağa taşınması, sindirilen ögelerin kana emilmesi
ü  Metabolizma sonucu oluşan zararlı maddelerin taşınması ve atılması,
ü  Vücut ısısının denetiminin sağlanması,
ü  Eklemlerin kayganlığının sağlanması olarak söylenebilir.

İdrar Renginize Dikkat Edin!

Vücutta ki suyun yeterli olduğunun en iyi göstergesi idrarın rengidir. Vücutta yeterli düzeyde su olduğunda idrar rengi açık berrak ve kokusuzdur. Rengin koyulaşması yeterli su alınmadığını gösterir. 

İçecekler Suyun Yerini Alır Mı?

En çok sorulan sorulardan biridir. Ben su içmeyi sevmiyorum, unutuyorum, aklıma bile gelmiyor onun yerine bu tür içecekleri tüketebilir miyim? Kahve, çay ve kola gibi kafeinli içecekler, verdiklerinden fazla su atımına neden oldukları için, vücudun sıvısını azaltmaktadır. Alkollü içecekler de aynı şekildedir. Su içme, vücudun sıvı ihtiyacı için en iyi yöntemdir.

Suyu Sıcak Tüketmek Yağları Mı Eritiyor?

Bu konuda çok yaygın bir inanış var. Sıcak su yağları mı eritiyor? Keşke böyle mucizevi bir formül olsaydı J Keşke evet diyebilseydim, işimiz çok kolay olup obeziteyi ortadan kaldırabilseydik! Sıcak su ile soğuk su arasında ki tek fark mideyi boşaltma hızlarıdır. Soğuk su mideyi 20 dakika içerisinde terk ederken, sıcak su 80 dakikada terk ediyor. Sıcak su uzun süre kaldığı için tokluk hissi veriyor o yüzden bazı diyetlerde sıcak su veriliyor. Yağ yakımı için değil de tek nedeni çabucak acıkmasınlar ve iştahı azaltsın diye J

Su, Bazı Hastalıkların Riskini Azaltır!

Araştırmalar daha yüksek oranda su tüketiminin aşağıdaki hastalık risklerini düşürdüğünü göstermiştir:

Ø  Soğuk algınlığı
Ø  Kabızlık
Ø  İdrar yolu enfeksiyonları
Ø  Böbrek taşları
Ø  Mesane kanseri

 Cilde İyi Gelen Mucizevi İçecektir!

Su cilde en son ulaşmaktadır; eğer vücudunuz yeterli su almazsa, cildiniz bundan diğer organlardan fazla etkilenir. Su, cildin susuz kalmasını önleyerek, cildinizi daha düzgün, yumuşak, esnek ve kırışıksız hale getirir.

Kilo Kaybetmede Yardımcıdır!

Bazen midemizin kazındığını hissederiz, aslında bu kazınma açlıktan değil susuzluktandır. Bunu anladığımız zaman abur cuburlara yönelmek yerine su içersek tok hissetmemizi sağlayacak ve iştahı azaltacaktır.

Ne Kadar Su Tüketmeliyim?

Ne kadar su içmeniz gerektiği vücudunuzun büyüklüğüne, fiziksel olarak aktif olup olmadığınıza bağlıdır. Ortalama 2-3 lt sıvı tüketilmesini öneriyoruz.

ÖNEMLİ!

Genel olarak, özellikle ramazan ayında olduğumuz şu günlerde 16-17 saatlik bir açlık durumunda su kaybı çok fazladır. Bu yüzden sıvı alımı çok önemlidir. Özellikle iftarla sahur arasında gün boyunca alamadığınız sıvı ihtiyacını karşılamanız gerekmektedir. Ne yazık ki yeterince su tüketmiyoruz. Ben su içemiyorum, unutuyorum diyorsanız eğer su da bir alışkanlıktır. Kendinize bir şişe alın ve onu yanınızda her yere götürün. Hatta yatarken şişenize su koyup, başınızın kenarına koyun. Susamayı beklemeden aralıklarla için bir süre sonra göreceksiniz ki artık su sizde alışkanlık olmuş olacak. Hatta o olmadan eksikmişsiniz gibi hissedeceksiniz. Eğer tadını sevmiyorsanız, limon ya da sebze meyve parçalarını suyun içine atabilirsiniz.  Unutmayın su yaşam kaynağıdır!


                       Yaşam suda başlamıştır ve suyla devam edecektir! Sağlıklı günler dilerim.. J

26 Haziran 2015 Cuma

Karpuz Aşkına!

Yazın geldiğinin en önemli habercilerinden biridir karpuz! Kütür kütür, sulu sulu yemede yanında yat dedirtir insana! Karpuz sevenler el kaldırsın! Heralde sevmeyen insan sayısı çok azdır diye düşünüyorum. Özellikle de ramazan ayında olduğumuz şu günlerde insan daha fazla tüketmek istiyor. Karpuz yalnızca bir meyve değil, doğru tüketildiğinde vazgeçilmez bir besin desteğidir. Her besinde olduğu gibi karpuzun ne olduğunu anlamak ve nasıl tüketeceğimizi bilmek de çok önemli.

"Ramazanda sıvı alımı çok önemli. Ramazan ayında olduğumuz için oruç tutanların su kaybı fazladır. Ne yazık ki yeterince su tüketmiyoruz. Suyun yerini hiçbir şey tutmaz ancak vücudun susuz kalmaması için sulu gıdalar tüketilmesinde büyük fayda var. İşte karpuz sıvı yönünden en zengin meyvelerin başında geliyor. Karpuz böbrekleri çalıştırıyor, idrarı düzenliyor". O yüzden yemekten 2 saat sonra 1 dilim karpuz tüketilebilir.

Hastalıklara yardımcı!

Bazı araştırmalar, astımdan kalp çarpıntılarına, diyabetten kolon kanserine kadar pek çok hastalıkta yardımcı rol oynadığını kaydediyor. Belki de bu yüzden en iyi 10 gıda arasında yer alıyor. Tatlı, sulu karpuz içeriğinde pek çok antioksidan yani kansere karşıt madde taşıyor. Bununla beraber harika bir Vitamin C, B ve A kaynağı olduğunu da söyleyebiliriz. Kırmızının gücü olan bu antioksidanlar, serbest radikaller dediğimiz kanserojenlerle  savaşıyor. Vee tabi ki düzenli tüketirsek serbest radikallerin önüne geçiyoruz!

Yorgunluğu dindirici gücü!

Aynı zamanda B ve C vitaminlerinden zengin olduğu için yorgunluğu gideriyor, vücuda zindelik veriyor. Özellikle iftardan sonra üstümüze bir rehavet çöküyor. Bu yüzden tüketmeye özen göstermeliyiz.

Sevilmeyen çekirdekler!

Birçoğumuz karpuzun ve hatta birçok meyvenin çekirdeğini sevmeyiz. Hatta tek tek ayırmaya çalışırız. Ama bakın o ayırdığınız çekirdekler ne kadar değerli! Çekirdeğinde bulunan likopen maddesi kalbi enfarktüsten koruyor. Çekirdeklerinin mideye herhangi bir zararı yok. Tam fayda sağlamak için karpuzu tüketirken çekirdekleriyle birlikte ve çekirdekleri kırarak tüketmekte fayda var.
Karpuzun iyi bir B6, B1 vitamini deposu olduğunu da söyleyebiliriz. İçerdiği potasyum ve magnezyum mineralleri ile bir maden deposu gibi. Bir ay dilimi karpuzun 48 kalori olduğu düşünüldüğünde, doğru tüketildiği zaman diyet menülere uygun bir gıda olduğunu da söylemek mümkün..
Karpuz aşığı bir diyetisyen olarak şunu söylemeliyim ki; Her besin gibi karpuz da gereğinden fazla tüketildiğinde fazla kilolara sebebiyet verebilir. Pek çoğumuz şu geçirdiğimiz sıcak havalarda, özellikle de ramazan ayında iftardan sonra soğuk bir karpuzla serinlemek isteriz. Karpuzu afiyetle yerken de ipin ucunu biraz kaçırırız. ‘Karpuz su sayılır canım, ne olacak?’ demeyin. Her şey ölçüsünde güzel, dengeli ve sağlıklı!
Vee tabi ki karpuzu sadece çatalla yemek istemeyebilirsiniz! Sıcak günlerde serinlemek için birçok alternatifi olabilir. Mesela;

Karpuzlu Smoothie


İçindekiler

- 1 Dilim Karpuz
- 0.5 Su Bardağı (200 ml lik) Yoğurt (Yağsız)
- 10 gr Pudra Şekeri

Hazırlanışı

Karpuzlu smoothie yapmak için malzemelerin tümünü el brenderi ile püre haline getirin. İsteğine göre, kalan karpuz parçalarını da buzluğa koyup donmasını bekleyerek daha sonra buz yerine kullanabilirsin. Karpuzlu smoothie servise hazır. Afiyet olsun! J

Karpuz Frozen

 İçindekiler

-1 dilim karpuz
-1 kase buz
-1 yaprak nane

Hazırlanışı
Karpuz dilimindeki çekirdekleri temizleyin. Küp şekline kesip mutfak robotuna alın. Buz parçalarını ilave edip 1-2 dakika çırpın. Naneyi üzerine koyarak hemen servis yapın. Karpuz frozen artık hazır, afiyet olsun! J


 Her ne kadar çok sevsekse her besinin ölçüsünde tüketildiği günler dilerim.. J